Friday, December 08, 2006

YKT'den Bana Özel Karakterler - I
Blog'umda böyle bir seri başlatıyorum. Benim için çok özel YKT karakterlerini anlatacağım. Ilk seçtiğim karakter Nec...


Neclaaaa... Bir özge candır...
İlk tanıdığım yıllarda alışılmadık çorapları, kırmızı, turuncu, çingene pembesi, en çok da bordo renkli giyimi kuşamı, neşesi, eğlencesi, muzurluğu ile hayranlık uyandırmıştı bende...
Birgün bana bir sakız verdi. Bordo idi ambalajı, vişneli idi muhtemelen ki üzerinde "wild cherry" yazıyordu. Demiştim ki bu sensin Necla... O gün bugündür benim Wild Cherry'mdir kendisi.
İnanılmaz bir enerjisi vardır. İnsanları olmadıkları kadar güzel ve özel görebilir. Onlara bunu hissettirir. Hele sizi seviyorsa tamamıyla yüceltir. Allahım nasıl şımartır, nasıl şımartır. Moraliniz düzelir, iyi hissedersiniz. Bazen de bunun altında ezilir kendisine layık olmaya çalışırsınız. :)
Bilgilidir, bilgisini paylaşır, hiyerarşik kullanmaz. Bilmediğini açık yüreklikle paylaşır. Kendi ile süper dalga geçer. Yaa çok eğlenceli biridir.
Ha çok hassastır bu arada. Bir şey dersiniz o öyle farklı bir prosesten geçirir ki size küser, kızar sonra konuşursunuz, karşılıklı ağlarsınız. Yaa çok tutkulu biridir. Passionate :) (Residence gibi, o anlar...)
Çok çalışkandır. YKT'de çok emeği vardır. Ilkelidir.
Herşeyden öte can dostumdur. Acı tatlı çok anımız olmuştur. Olmaya da devam edecektir...

Wednesday, December 06, 2006

Blogumu güncellemeyeli epey zaman oldu.
Iş değiştirme travması yaşıyordum. :)

Şaka bir yana benim için epey zor bir dönemdi.
8 yıllık YKT yaşantısında 2 üniversite bitirmiş kadar bağlanmıştım kuruma.
Olumlu ve olumsuz yanları ile kabul etmiş ve çok sevmiştim.
Tabi kurumu bu kadar sevilir kılan insanlarıydı.
Herbiri nev-i şahsına münhasır özel insanlar, her biri ayrı birer renk.

http://www.youtube.com/watch?v=B4HMyjUChf4

Ben romantik biriyim, sevmem lazım, inanmam lazım ki bağlanabileyim.

Profesyonel yaşamda bağlanmak bu kadar önemli olmamalı belki de...
Ama benim üretkenliğimi de tetikleyen bu duygu işte.

Yeni yönetim trendleri de kurum kültürünü, kurum sadakatini aşılamaya çalışmıyor mu bir yandan? Bilemiyorum...


Yavaş yavaş alışmaya başladım yeni kuruma, kültüre, insanlara.
Bazılarını seviyorum bile. :)


Herşeyden öte büyük bir şans eseri sevdiceğim yanımda.
Danışman Geçidi'ndeki çay ocağında yaptığımız kahvaltılarda "Veli Bey'i özledim" diye zırıl zırıl ağladığımda, sıkılıp bunaldığımda samimiyetine inandığım biricik Alişan'ım...


Mümkün olduğunca fırsat yaratıp görüştüğüm canım ciğerim arkadaşlarım da az destek olmadılar.


Bu arada Yapı Kredi Bankası da Yeni Koç Bank oldu...
Öngördüğümüz bütün rezillikler yaşandı.
Orada kalmak durumundaki arkadaşlarımız alınlarının akı ile çıktılar işin içinden ama yine de çıkan sorunlardan sorumlu tutuldular :(


Hala aklım almıyor. Bir adamın küçük bir bozdolabı olsa, sonra yeni, büyük, hani şu gardrop gibi olan bozdolaplarından da alsa ve bu dolabın içi dolu gelse, büyüğün içindekileri küçüğe sığdırmaya çalışır mıydı? Bu nasıl bir mantık anlamak mümkün değil.


Sanki yeni bir mülk edinmemişler, o mülkü işgal etmişler, sonrasında da talana geçmişler.

Bir de kurumun ikonik bir takım figürleri vardı.


Mesela, Kazım Taşkent... Eski patron ile bir alakası olmamasına rağmen yarattığı kültür yaşatılmıştı. Kitapları basılır, posterleri asılırdı. Şimdi Bankacılık Üssü'nde koç boynuzlarının yanısıra Vehbi Koç posterleri asılacak gibime geliyor.


Mesela, Leylek... Arçelik, Beko, Aygaz'ın logoları boynuzlu mu, değil, hepsinin ayrı logoları var ama sol alt köşede sayfanın altında minik bir koç logosu bulunuyor. Bu da öyle olamaz mıydı?


Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış. Adamın bankası var istediğini yapar değil mi? Ama Yapı Kredi markası belli bir kişinin değildi. Çalışanlarına aitti.


Artık Yapı Kredi Bankası yok bizim gözümüzde :( Yeni Koç Bank diyoruz kendi aramızda...

Tuesday, July 11, 2006


04/07/2006'da Turkcell'de işbaşı yaptım.
Yeni bir iş, yeni bir hayat, yeni bir heyecan.
Neler olacak bakalım? :)

Monday, July 10, 2006


16/06/2006'da Yapı Kredi'ye veda ettim. Aşağıdaki mesajı yazdım herkese:

Veda...
Bir çalışan için iş hayatında fazla lüks yoktur.
Çoğunlukla birçok kişi yaptığı işi severek yapmaz.
“N’apalim ekmek parası der” başı önünde devam eder.
En önemli lüks yaptığı işi sevmek ve ona inanmak,
Bir sonraki yöneticisini sevmek ve ona inanmak,
Ve en sonuncusu ise çalıştığı kurumu sevmek ve ona inanmaktır.
Ben bu üç lükse de kısa bir süre öncesine kadar sahiptim.
Üstüne üstlük bir de çok sevdiğim, sosyalleştiğim, iş olsun/olmasın sürekli birşeyler öğrendiğim ve paylaştığım
çalışma arkadaşlarım vardı -ki bir çoğuna gerçekten dostum diyebilirim.
Daha ne ister insan diyerek 8 yıl boyunca acı tatlı birçok deneyimi seve seve edindim.
Yazık ki bu gunlerin artık geçmişte kaldığına inanıyorum.
Bir Bilpa vardı... Bir YKT... Bunlar birer kültürdü.
Herşeyin eskisi gibi olacağına dair zerre kadar ümidim olsaydı şu an bu mesaji yazmıyor olurdum.
Umarım geride kalan arkadaşlarım sahip olduğumuz bu kültürü yaşatmaya gayret edebilirler. Umarım hersey gönlümüzce olur.

Hoşçakalın,
Zeynep Konya



Hoşçakal OPC... Hoşçakal YKT...

Fark sendeydi...

Tuesday, June 13, 2006



Ay amma ağlamışım ha Duygum ve Sevdam için... Kösülmüşüm...



Friday, June 09, 2006

Sevdammmm,
Bu yazı senin en sevdiğin renkte...

Seni ilk tanıdığım zamanlarda Zehra ile daha yakın ve muhabbetlisin diye çok kıskanmıştım, çünkü zekiydin, akıllıydın, süper komiktin, entellektüeldin ve hepsinden önemlisi özel biri olduğun her halinden anlaşılıyordu.


Sonra yavaş yavaş yakınlaştık. Çok özel sırlarımızı paylaştık, birbirmize destek olduk, ağladık güldük. Bir keresinde tuvalete peşinden koştum hatta, kırılmıştın bana. Seni kaybedersem nolur diye düşünmüştüm. Hiçkimsenin tuvaletten bir an önce çıkmasını bu kadar arzuladığımı hatırlamıyorum :). Neyse ki çıktın ve ben seni geri kazanabildim. Ulan ya çıkmasaydın :)))


Bundan sonra da bir ayrılık söz konusu değil tabii ki ama OPC günleri sona erdiğinden beri hepimiz biliyorduk ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Belki eskisi gibi olmayacak olan yeni olacaklar eskisinden de güzel olur, kim bilir? Yine de içimiz buruk, ağlamaklı.

Biz (sen, ben, Duygu ve Barış) bence çok özeldik. Gıpta edilecek bir gruptuk ve emin ol ben öyle duyumlar da alıyordum. Kardeş gibiydik. Kah kavga ettik, kah birbirimizi eleştirdik ama en çok birlikte eğlendik. Zaman zaman aynı insanlara bile meylettik ;) ama biz hep bir şekilde "olmaya" devam ettik. Aslına bakarsan epeyce sınanmış buna rağmen sağlam kalmışız. Çok mutluyum.

İşyerimiz değişiyor ama her zaman yanımda ve hayatımda olacaksın. Peşini hiçbir zaman bırakmayacağım.

Seni hep seveceğim. Her zaman benim Sevdammm olacaksın. Ne su damlası ne yaz yağmuru ama esaslı bir umman :)

Thursday, June 08, 2006


Duygu'm,
Bugün aynı işyerinde son günümüz...
Gerçi bizim aynı işyerinde son günümüz bu fotoğrafın çekildiği gündü.
Bizim işyerimiz OPC idi.
Şu an bulunduğumuz yer zaten ayrı düşmeye başladığımızın sinyallerini veriyordu.
Dostluk baki, ona bişi demem ama biliyorum ki hiçbir zaman YKB'de yaşadığımız güzellikleri başka işyerlerinde yaşayamayacağız.
Umarım bu yeni başlangıçlar bize yeni güzellikler getirir.
Gözlerindeki ışıltı hiç kaybolmasın.
Seni çok seviyorum.
Ama tahmin edemeyeceğin kadar çok :)